3 Aralık 2011 Cumartesi

Bağırsaklar ve bağışıklık sistemi

Diyabet hastalığında bugüne kadar en çok ihmal edilen konu, bağırsaklar ve bağışıklık sistemidir. Son yıllarda diyabet hastalığında aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.  Aşı, bağışıklık sistemini düzenleyecektir. Eğer bağışıklık sistemi düzgün çalışırsa sorun kalmayacaktır. Bağışıklık sistemini durumu, CRS ile tespit edilmektedir. Bağırsakların durumu da görülmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda bağırsak geçirgenliğinin bozulduğu tespit edilmiştir. Bunun sonucunda sadece diyabet hastalığının ortaya çıkışı değil, kansere varıncaya dek pek çok kronik hastalığın ortaya çıkacağı zemin hazırlanmaktadır.  
Bağırsaklar, bebeklik çağından itibaren emilen anne sütü ile koruma altına alınır. Fakat annenin sütünün kalitesi ve miktarı yetersiz ise ve anne sütü yerine başka hayvan sütleri veya mamalar kullanılıyorsa, bebek 6 aydan kısa süre emdiyse bağırsakların korunması tam olmaz. Bu sorun, sonucunu hemen göstermez. Yıllar sonra kronik hastalıkların ortaya çıkmasını sağlayacak alt zemini oluşturur.
Karbohidrattan zengin ve rafine gıdalar, deterjanlar dahil çeşitli toksinler ve antibiyotikler normal bağırsak florasını bozarlar. Sonuçta zararlı bakteriler ve mantarlar üreyerek, patojenlerin oranı % 15’ten % 80’e çıkar. Bunlar da bağırsakların koruyucu tabakasını zarara uğratarak bağırsak geçirgenliğini artırır. Yeteri kadar sindirilmemiş yiyecek maddeleri ve toksinler kan dolaşımına geçer. Bağışıklık sistemi, normalde vücut içinde olmaması gereken bu maddeleri tespit ettiğinde, düzgün çalıştığı takdirde, antikorlar üretir. Bu antikorlar, antijenik yapıları yok ederken, dokularda benzeyen antijenlere de saldırılar. Bağışıklık sistemi kendi dokularını tahrip etmeye başlayınca otoimmün hastalıklar denilen pernisiyöz anemi, romatoid artrit, haşimoto tiroidit, ülseröz kolit, astım vb. hastalıkların gelişimine neden olur.   
Eğer bir diyabet hastasında amaç kan şekerini düşürmek değil, hastalığı tedavi etmekse, mutlaka hastalığın başlangıç noktası olan bağırsaklar düzeltilmelidir. Burada tabi ki beslenme çok önemlidir. Un ve şekerin olmadığı, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdaların yer aldığı bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu bozmaz. Turşu, gerçek yoğurt, şarap, boza, sirke vb. fermantasyon ürünleri bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar. Takviye olarak probiotikler, prebiyotikler ve enzimler verilmelidir. Enzimler, sindirimi tamamlayarak kana geçen sindirilmemiş gıda oranını azaltırlar. Probiyotikler ise, yiyeceklerin hazmını kolaylaştırır ve bağırsak duvarını zararlı maddelerden korurlar. Bağırsak geçirgenliğini azaltarak zararlı maddelerin kan dolaşımına geçmesini engellerler. Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü ve kefirdir. Pastörizasyon ise gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder.
Liflerin diyetteki miktarı artırılır. Himalaya tuzlu suyu karıştırılmış sağlıklı su günde 3-5 litre içirilir. Rektal ozonterapi uygulamada fayda vardır. Physiotron ile elektromanyetik alan düzenlemesi yapılmalıdır. Bu yaklaşımlar bağırsaklarda kan dolaşımını düzenler. Klorofil günde 2 tatlı kaşığı içirilmelidir. Kolon hidroterapi, ehil eller tarafından yapılmalıdır. Bu lavman veya bağırsaklara su verme ile karıştırılmamalıdır. Özel cihazlar ile yapılan, zahmetli bir işlem olup, öncesinde ve sonrasında farklı uygulamalar yapılmalıdır. Bağırsaklar düzgün bir şekilde tedavi edilirse, diyabet hastalığının gerçek tedavisi için gerekli ilk adım atılmış olur. Bağırsaklar düzeltilmezse, bağışıklık sistemi aşı ile güçlendirilse bile sonuç alınamayacak ve sorunlar tekrarlayacaktır. 
Bağırsaklar düzeltildikten sonra, sıra bağışıklık sistemini düzenlemeye gelecektir. Bu noktada günde 10 gram omega-3, 360 mg bioflavonoidli C vitamini ve 350-500 mg Magnezyum mutlaka gereklidir. Major ozonterapi ile birlikte minor ozonterapi, mutlaka Physiotron uygulaması ile birlikte yapılmalıdır. Oksijenden zenginleştirilmiş su günde 1 litre içirilmelidir. D vitamini takviyesi çoğu olguda gereklidir. Detoks programlarının tedaviye monte edilmesi planlanmalıdır. Fakat bu detoks planı gazetelerde okuyup televizyonlarda dinlediğiniz sebze, meyve suyu içmek ve lavman yapmak değildir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder