3 Aralık 2011 Cumartesi

Kaloriyi oluşturan öğeler

Yağ, protein ve karbonhidratlar, beslenmede kaloriyi sağlayan makrobesinlerdir.  Birçok insan, vitaminler kilo aldırır, gibi yanlış bir düşünceye sahiptir. Gerçekte keşke vitaminler kilo aldırsaydı, dünyanın en büyük problemlerinden biri olan açlık, çok ucuz bir şekilde çözülürdü. Aslında kalori değeri olmayan maddeler, kilo yapmazlar. Fakat metabolizma çalışmaya başladığı için kişilerin kalori ihtiyacı artar ve yeteri kadar miktar ve çeşitte vitamin alınmazsa, enzimler tam olarak çalışamaz ve kilo alma durumu ortaya çıkar. Yani sonuçta kilo almak için mutlaka makro besinler gerekir.
Değişik oranlarda makrobesin içeren diyetler üzerinde çalışmalar yapılmıştır ve hala devam etmektedir. Bazıları yağdan fakir diyet önerirken, diğerleri karbonhidratlardan fakir diyet önermiştir. Her diyetin kısa ve uzun vadeli etkileri de değişik olabilir.
Karbonhidratlar düşük oranda verilmek istendiğinde % 30-40 oranında önerilir. 1500 kalorinin 450-600 kalorisini karbonhidratlar oluşturur. Yüksek oranda verilmek istendiğinde ise % 40-50 oranında önerilir. 
% 60’dan daha yüksek karbonhidrat içeren diyetler HDL kolesterol düzeyini düşürdüğü ve trigliserid düzeyini yükselttiğinden önerilmez. Bu oranlar, özellikle kişide böbrek hastalığı olup olmamasına göre değişmektedir.
Kişinin vücut oranlarına göre yapılan ölçümler de protein veya karbonhidrat ağırlıklı beslenme için bilgi vermektedir. 
Meyveler, fruktoz içerdiği için insülin düzeyleri üzerine fazla etkili değildir. Bu özellikleri ile de şişmanların zayıflamalarında ve insülin direncinde olumsuz etkileri olmaması ve hatta olumlu etkileri olmasına rağmen, diyabet hastalarında bol meyve yenilmesi önerilmez.
Bazı meyvelerin şeker oranı yüksektir. Fakat çoğu meyvede su fazladır ve kalori içerikleri düşüktür. Aynı zamanda içerdikleri lifler, bağırsaklardan şeker emilimini azaltır. Bu özellikleri ile tatlı meyveler ve çilek, doğal formunda karbonhidrat olarak önemli bir kaynaktır. Çilek özellikle içerdiği lif nedeniyle de tercih edilen bir meyvedir.
Karbonhidrat olarak genelde sebzeler tercih edilir. Sebzeler, düşük veya orta derecede karbonhidrat içeren gıda grubundadırlar. Patates gibi bazı sebzeler, pirinç ve mısırda nişasta yüksek konsantrasyonda bulunur. Bu nedenle diyet listesine son sıradan girebilirler. En düşük karbonhidratlı diyet planları; brokoli, ıspanak, semizotu, karnabahar ve biber gibi sebzeleri içermektedir.
Tahıllar başlangıçta önerilmez. Genelde çoğu hastada bağırsak geçirgenliğinde artış, bağırsak inflamasyonu ve glutene karşı hassasiyet mevcut olduğundan 1-3 aylık sürenin sonunda diyete yavaşça ilave edilir.
Yağlar kalorinin % 30-40’ını oluşturmaktadır. Yağların doğal kaynaklardan gelmesine dikkat edilmelidir. Fakat herşeyin sahtesine rastladığımız gibi artık sızma zeytinyağının bile sahtesi yapıldığından sahte tereyağı, fındık yağı, kanola yağına da rastlama şanssızlığınız yüksek oranda olacaktır. Satüre yağların toplam kalorinin % 7’den az olmasına dikkat edilmelidir. Trans yağlardan da uzak durmak önerilir. Fakat doğal oluşan trans yağlardan az miktarda tüketilebilir. Zararlı olmak şöyle dursun, faydaları dahi olabilir. Burada da dikkat edilecek ana nokta, yağ asitleri hidrojenize edilirken bazılarının trans hale geçmesidir. Bunlar faydalı değil, aksine zararlıdır. Poliunsature yağ asitleri genelde toplam kalorinin % 10’u kadar önerilir. Burada tüm poliunsature yağ asitlerini aynı kefeye koymanın yanlış olduğunu özellikle söylemeliyim.
Makrobesinler kitabında yazdığım gibi, omega-3 ve omega-6 oranları bakımından farklıdırlar. Monounsature yağ asitlerini içeren zeytinyağı, toplam kalorinin % 20’si kadar verilebilir.Genelde günlük alınması gereken yağlardan gelen kalorinin % 10-20’sini zeytinyağından, %10-15’ini fındık yağı veya kanola yağından ve en az % 10’unu omega-3 ile karşılamaktayım. Diğer poliunsature yağlar (ayçiçek yağı, mısır yağı vb) önerilmez. Zira bunların içinde omega-6 yüksek oranda bulunmaktadır. Bir çok diyet önerisinde poliunsature yağları önerirken bunu hesaba katmıyorlar. Oysa omega-6 alımı diyabet hastalarında kısıtlanmalıdır. Hastanın trigliserid değerleri veya kalp hastalığı riski yüksek ise yağ oranı biraz azaltılır ve % 25-33 düzeylerinde bırakılır.  
Proteinler ise kalorinin % 15-25’ini oluşturur. Düşük proteinli diyet verilmesi istendiği zaman hastanın kilogramı başına 0,5 gr verilir. Normalde 0,8 mg/kg önerilirken, yüksek protein verilmesi gereken durumlarda 1-1,5 gr/kg önerilir. Öncelik, bitkisel protein kaynaklarındadır. Baklagiller, kuru fasülye, fındık-fıstık gibi kuru yemişler listeye girmelerine rağmen besin alerjisi görüldüğünden, hayvansal kaynaklı proteinler, özellikle balıklar ve merada beslenen büyük baş hayvanlar tercih edilmektedir. Süt ve süt ürünleri liste dışında kalmaktadır. Ancak keçi sütü veya taze, pastörize edilmemiş günlük süt, kazeine karşı duyarlılık yoksa içilebilir. Yumurta istenildiği kadar yenebilir. Fakat her zaman söylediğim gibi, yumurtanın da organik olmasını önermekteyim. Tavuğun yemi dahi bu aşamada çok önemlidir. Soya proteini ürünleri, LDL kolesterolu azaltabildiğinden izin verilir. Burada da dikkat edilecek husus, genetiği değiştirilmiş, kısaca GDO dediğimiz soya olmamasına dikkat edilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder